Rahmetli Barış Manço 7’den 77’ye programında bir ülkeye gidiyor; on-on beş meyve tanıtıyor ve toplasan hepsini bir şeftalimizin yerini tutmaz diyordu. Yazının sonunda bu anının hepimiz için daha anlamlı geleceğini umuyorum.
Ülkemizdeki uzaktan eğitim (UE) süreçleri ve öğretmenlerimizle ilgili bir iki kelam etmek istedim. Korona virüsü sebebiyle eğitim mecburi sekteye uğradı ve tüm dünyayı sarsan tehdit karşısında yüz yüze eğitim ortamları uzaktan eğitime taşındı aniden. Bu değişime hazırlıksız yakalanmamıza rağmen, MEB ve Üniversitelerin çabalarıyla eğitim nispeten sorunsuz devam etmektedir. Vurgulamak istiyorum, böyle büyük bir değişimi ve dönüşümü, sıkıntılara rağmen nispeten MEB ve Üniversitelerimiz gerçekten iyi götürüyor. Bu süreçte öğretmenlerimizin ve hocalarımızın gerçekten çoğunluğu kullanmadığı birtakım ortamları kullanıyorlar ve yeni bir öğrenme serüvenine yelken açıyorlar. Hazırlıksızlığa rağmen kanaatimce herkes oldukça başarılı sürdürüyor bu süreci. Öğretmen ve hocalarımın bu emekleri teşekkürü fazlası ile hak ediyor. Üniversitelerde hocalarımız ellerinden geleni yapıyor. Herhangi bir yüz yüze dersin UE’ye geçişinin şeçilecek platformlar, öğretim tasarımı bağlamında amaçlar, içeriğin sunumu, ölçme değerlendirme faaliyetlerinin planlanması vb. pek çok parametre açısından çok zaman ve ciddi planlama gerektirdiği malum. Şu an UE yapmadığımızı ama çok büyük gayretle eğitimin sürdürülebilirliğini sağladığımızı bilelim. Hem MEB’in hem de üniversite yönetimlerinin bu süreçte öğretmen ve hocaları kesinlikle takdir etmesi ve hep destek tam destek anlayışı ile onlara yaklaşması gerekir.
Verilen emeği ve çabayı yeterli görmeyen bir grup, böylesi büyük bir değişimin ve dönüşümün zorunlu olduğu bu ortamda maalesef haksız olarak eleştirilerini dile getiriyorlar. UE böyle mi yapılır? Evet doğru UE bu değil ama bunun bir geçiş süreci olduğunu ve normalde bir dersin bile öğretim süreci tasarımının çok fazla vakit aldığını bilmek gerekiyor. Fakat dediğim gibi bu bir geçiş; bu geçiş tüm olumsuzluklarına rağmen giderek artılarla devam edecek. Önemli olan eğitimin sürekliliğinin sağlanması bu dönemde. İlköğretim düzeyinde ders sürekliliğinden daha da önemli olan aktivitelere, öğrencilerimizi kitap okumaya, resim yapmaya, herhangi bir müzik aleti çalmaya, bilim ve sanatsal çalışmalar yapmaya ve psikolojik ve fiziksel açıdan ayakta tutmaya doğru evrilir bu süreç umarım.
Bunun yanısıra her ortamda çok fazla araç tanıtılıyor ve teknolojik araçlara çok aşırı bir anlam yüklemesi yapılıyor; mutlaka kullanın bu teknolojik araçları yoksa 40-45 dakika öğrencileri nutuklara boğuyosunuz gibi içi dolu olmayan, sağlam temellere oturmayan ve anlamsız kalan bir takım yaklaşımlarda sergilenebiliyor. Her gün yeni teknolojik araçlar çıkıyor; onlarca yüzlerce var internette. Bunların çoğu ücretsiz; Web 2.0 araçları da dahil. Teknoloji yanlış ellerde ve sadece teknolojiye odaklı bir yaklaşımla ve “aaa bu araç mükemmellerle” aslında tam bir ders katili. Bu bağlamda teknolojinin derslere uygun pedagojik yaklaşımlarla entegre edilmesi, araçtan ziyade pedagoji odaklı bir çerçevede kullanılması gerekiyor. Yoksa hiçbir teknolojik araç, donanım ya da yazılım, sınıflarda yapılan zenginleştirilerek kullanılan beğenmediğiniz düz anlatımın bile yerini tutamaz. Herhangi bir derste teknoloji kullanılacaksa, bunun kararının dersin hedef ve ihtiyaçları, öğrenmenin donanımı, okul ve öğrenci olanakları vb. pek çok etken doğrultusunda olması gerekir. Eğer bir derste öğrenci öğrenmeleri gerçekleşiyorsa, dersin akışını bozacak bir teknolojik araç aaa bu harika kullanın mutlaka, neden kullanmıyorsunuz diyenlerin mantık ve mantalitesi ile kullanılamaz. Süs ve büyüsüne kapılıp, hiçbir teknolojiyi derslerimizde kullanmayı tercih etmeyelim lütfen. Teknolojiye yönelik kongrelerde, konferanslarda ve zirvelerde, sosyal medya platformlarında ve video sitelerinde her şanjanlı tanıtılan ve saman alevi misali iz bırakacak hiçbir aracın ve teknolojinin basma kalıp uygulayıcısı ve derslerimize taşıyıcısı olmayalım. Hepsini toplasan bir “şeftali” etmez. Burada dengeli, üzerine iyi düşünülmüş ve araçtan ve teknolojiden ziyade pedagojik ihtiyaçları ve kaygıları önceleyen bir yaklaşıma ihtiyaç var. Ancak ve ancak böyle bir çıkış noktasında teknoloji ve teknolojik araçlar derslerimize katkı verebilir, öğrenme olanaklarını genişletebilir ve öğrencilere zenginleştirilmiş öğrenme ortamları sağlayabilir.
Ders iyi gidiyorsa aynen devam edin; öğrenci öğrenme noktasında güçlük yaşıyorsa, ders tasarımı ve örüntüsünü gözden geçirin, öğretim düzeneklerini zenginleştirin. Bu noktada ilgili bir teknolojinin katkısı olacağını düşünüyorsanız, derslerinize sayısız teknolojik yazılım ve araçtan bir ya da birkaçını, pedagojik yönden uygunluğunu ve ihtiyacınızı karşılayıp karşılamadığını ince hesaplayarak dahil edin. Mevzu pek çok parametre içeriyor ama özeti bu.