Ödevler yararlı mı yoksa zararlı mı? Neden ödev veriyoruz hem öğrencilerimizi yükünü hem de kendi yükümüzü arttırarak yoruyor ve yoruluyoruz? Bu konu üzerinde kafa yormak öğretmen ve hoca olarak oldukça önemlidir.
Eğitim sistemimiz içerisinde hepimizin bildiği gibi ödevler öğretimsel faaliyetler arasında yer alıyor. Araştırmalar ödevlerin yararlı mı zararlı mı olduğu üzerinde baktıkları yere bağlı olarak farklılaşabiliyor. Ödevlerin nispeten yarardan çok zarar getirebileceği bazı hususlar var. Öğrencilerimizin üzerinde ciddi stres ve uyku problemi yaratabileceği, kopya çekme gibi kötü alışkanlıklara yol açabileceği, sosyalleşme zamanından çalabileceği, ailelere yük olabileceği (özellikle ilkokul ve ortaokulda) bunlardan bazılarıdır. Diğer taraftan ödevlerin yararına baktığımızda, dersin tamamlayıcısı olması, ders içeriğinin pekiştirilmesi, öz disiplin kazandırması, çalışma alışkanlıkları edinilmesine yardımcı olması, zaman yönetimi becerisi kazandırması, bağımsız (özerk) olma disiplini kazandırması, sorumluluk bilinci aşılaması ödevlerin yararlarından bazılarıdır. Yapılan kimi araştırmalar özellikle ilkokul düzeyindeki ödevlerin çok yararlı olmayabileceğini, ortaokul ve üstünde daha fazla katkı sağlayabileceğini iddia etmektedirler. Fakat burada araştırmaların büyük çoğunluğunun ödevlerin niteliği, kalitesi ve uygunluğundan ziyade niceliğine yani ne kadar ödev verildiğine odaklanmış olduğunu da kabul etmek gerekir çünkü ikincisini belirlemek ve ölçmek nispeten ilkine göre daha kolaydır. Öğretmen ve hoca olarak yukarıda saydığım ödevlerin kimi faydalarından istifade etmek ve zararlarını en aza indirmek için son derece bilinçli olmamız gerekir. Öncelikle belirli bir ödevi neden verdiğimizi yani hangi amaçlarla bu ödevi öğrencilerden talep ettiğimizi bilmemiz gerekir gerekir. Daha sonra ödevimizin niteliği ve niceliği üzerinde düşünmemiz gerekir. Bu noktada da uzun ve az verilen ödevlerden ziyade kısa ve sık verilen nitelikli ödevlerin öğrencilerimize daha fazla katkı verebileceği ihtimalini göz ödünde bulundurma fayda görüyorum. Ödevler sadece kitaplarınızdan veya gönderdiğim materyallerden şu sayfaları okuyun, şu sayfalardaki ilgili soruları, problemleri çözün şeklinde olmamalıdır. Öğrencilerimizin ilgilerine çekecek, onlarda yapma isteği uyandıracak, öğrenmelerine daha fazla katkı verebilecek ödevlerde ödev rutinimizin bir parçası haline gelebilmelidir. Sınıfta yapılan bir tartışmaya alt yapı oluşturacak ödevler, derste işlenen konu ile ilgili bizzat öğrencilerimiz tarafından hazırlanacak sorular ve dersin içeriğini organize edecek kimi şemalar, kavram haritaları, posterler vb. (pekiştirme ödevi) vereceğimiz ödevlere dâhil edilebilir. Ayrıca sadece derste daha önceden işlenen konularla ilgili ödevlerin yanı sıra, daha sonraki derslere taşıyacağımız konularla da ilgili ısınma ödevleri de (hazırlık ödevi) ödev havuzumuzun bir parçası olabilir. Bunun yanısıra, ödevler sadece öğrencilerin sınıf dışı etkinliklerinin bir parçası olarak görülememeli ve sınıfta da toplu olarak biz öğretmenlerle beraber ya da oluşturacağımız öğrenci grupları bizim rehberliğimizde ödev yapma (kılavuzlu-güdümlü ödev) da bu havuzun içinde yer alabilir. Bunun yanısıra ödevleri elimizden geldiğince bireyselleştirebilmek önemlidir. Bunu yapmak kalabalık sınıflarda oldukça zordur. Fakat özellikle bir öğrenci ya da küçük bir öğrenci grubunun anlamadığı ya da pekiştirmesi gereken bir konuda onlara özel vermekte yükümlülüğümüzdür. Ayrıca tek bir ödevi sınıfa vermek yerine çok fazla ödev seçeneği öğrencilerimize sunarak (seçenekli ödev) , bunlardan arzu ettikleri bir ya da birkaçını yapma olanağını sunmak da, öğrencilerimizin ödev yapmaktan keyif almalarını sağlayacak ve gelişimlerine katkıda bulunabilecektir. Ödevlerin öğrencilerimize maksimum katkıyı vermesinde en önemli parçayı sanırım söz konusu ödevlere hoca olarak vereceğimiz dönütler oluşturmaktadır. Sadece aferin demek, imzalamak, ödevi toplamak ve o ödeve not vermek yeterli ve etkili bir dönüt değildir. Ödevlere cidden öğrencilerimizin öğrenmelerini destekleyici şekilde dönüt vermemiz gerekir. Bunu sınıf içinde ve sınıf dışında bazen çeşitli teknolojileri de kullanarak yapmamız gerekir. Öğrencililerimizin ödevlerine bireysel ve doyurucu ve öğretici dönüt vermek en güzelidir. Fakat öğretmen ve hoca olarak iş yükümüzü düşündüğümüzde bunun genellikle mümkün olamayacağı da aşikârdır. Bu sebeple, öğrenci ödevlerine topluca bakıp, özellikle ortak yanlışları ve bu ortak yanlışlara doyurucu ve öğretici dönütleri verdiğimiz matbu bir doküman oluşturmak ya da bilgisayar ortamında öğrencilere göndereceğimiz bir belge oluşturmak ya da bu yanlışları bizzat kendi sesimiz ve görüntümüzle ekran kaydı yaparak vereceğimiz video dönüt, alternatif bir dönüt biçimi olabilir. Kaliteli, içerik olarak zengin, doyurucu, öğretici ve yönlendirici dönüt vermiyorsak, ödevlerin öğrencilerimize yarardan çok zarar getireceğini unutmamamız gerekir. Böyle bir durumda ödev vermekten sakınınız.