Derslerimiz görünürde 40-50 dakika ya da bloklar şeklindedir. Fakat bu zamanın tamamını ders modunda işlemek ne kadar doğrudur? Öğrencilerimiz ya da bizler hiç mi boğulmayız? Sürekli suda mı kalalım? Yorulmayacak mıyız, sıkılmayacak mıyız, bayılmayacak mıyız, bıkmayacak mıyız? Sergen Yalçın'dan beslenelim biraz.
Öğretmen ve hoca olarak derslerimizi tüm ciddiyetiyle, planlı ve efektif yapmak için elimizden geleni yapıyor ve tüm ders zamanını ders içeriğinden mümkün mertebe uzaklaşmadan son damlasına kadar kullanmaya çalışıyoruz. Fakat gerçekten doğru mu yapıyoruz? Erken yaştaki çocuklarda daha kısa olsa da, ergen ve yetişkin açısından da dikkat süresi denen bir kavramı sanırım çoğu zaman göz ardı edebiliyoruz. Sadece erken yaştaki çocuklar için değil, daha uzun olsa da ergen ve yetişkinlerinde dikkat ve odaklanma süreleri var. Derslerimizde bu süreleri dikkate almalı ve ders esnasında bu durumu öğrenci davranışlarından, fiziksel hareketlerinden çok doğru şekilde süzmeliyiz. Herhangi bir sıkılma, bunalma, derse dikkatini verememe gibi durumları sezersek, dersin akışına küçük aralar eklemek zorundayız. Bu aralar öğrencilerimizle iletişim şeklimizi ve konumuzu değiştirmek, hikâye, fıkra ve anekdot paylaşmak, ilgilerini çeken farklı bir olayı ya da gündemde tazeliğini koruyan herhangi bir olaya çevirmek şeklinde olabilir. Fakat tüm bunlar aynı zamanda ders içeriğimize dönememek, öğrencilerimizin konudan çok uzaklaşması, tekrar dikkatlerini verememeleri gibi bir takım zuhur etmesini istemediğimiz durumlarla bizi karşı karşıya bırakabilir. Eğer bu tür durumlar yaşıyorsak yaklaşımımızı biraz değiştirmek gerekebilir. Sergen Yalçın Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük isimlerden biridir. Futbolla ilgili ilgisiz tanımayan yok gibidir. Raket gibi bir sol ayağı vardır. Şimdi ne alakası ver konumuzla diyebilirsiniz. Fakat şöyle bir anısını paylaşmakta yarar var diye düşünüyorum. Sergen’e bir gün maçlarda ve antrenmanlarda hiç koşmadığı ve sürekli orta sahada durduğu anlamına gelecek bir şeyler söylenir. O da katılmıyorum ben aktif dinlenme yapıyorum der. Kaba hatlarıyla hatırladığım bu. Buradan yola çıkarak, derslerde de konu dışına çıkmadan, dersi ve öğrenci ilgi ve dikkatlerini dağıtmadan öğretmen olarak öğrencilerimizin aktif dinlenme yapabilecekleri faydalı aralar verebiliriz. Dersimiz devam ederken öğrencilerimin sıkıldıklarını, dikkatlerinin dağıldıklarını sezebiliyorsak bu anlar aktif dinlenme anlarıdır. Amacımız dersimizin konusundan kopmadan öğrencimizin dikkatini toplaması ve kendini derse vermesidir. Bu kapsamda önceden hazırladığımız ders içeriğine uygun bir oyun, ders içeriği ile direkt ilgili bir hikâye, gerçek yaşamdan bir kesit, mini bir sınav, bulmaca, yarışma, etkinlik ve aktivite dersimize taşınabilir. Amaç dersin akışını sürpriz ya da farklı bir etkinlik ve aktiviteye evirip; öğrencilerimizin dikkatlerini “yeni” olanla tekrar çevirmektir. Bu yaklaşımla ders konusundan uzaklaşmadan yine ders içeriğimizle ilgili aktif bir dinlenmeyi öğrencilerimize yaşatabiliriz. Aktif dinlenme ders akışımıza sürekli ve kesintisiz bir ivme kazandırarak, dersimizin her anında öğrenci ilgi ve dikkatinin dersimizde olmasını sağlamaya yardımcı olacak böylece yukarıda bahsettiğim mezkûr risklerin de ortadan kalkmasına ciddi katkı sağlayacaktır. Aktif dinlenmede nelerden faydalanacağını ders öncesinden planlamamız ve aktif dinlenmede kullanacağımız olası etkinlik ve alıştırmaları hazırlamamız bu sürecin daha efektif geçirilmesine katkıda bulunacaktır.